Cumhuriyetin ilk on beş yılında alınan, o dönem için son derece modern bir kurumsallaşma yaratan, ileri görüş ve vizyon eseri olan düzenlemelerle kurgulanan yeni sistemle ayakları üzerinde dimdik durmayı başaran ülkemiz, milli bağımsızlıktan sonra bu defa ekonomik bağımsızlık adına üretime ağırlık vermiş, bu yolda birçok fedakârlıklarda bulunmuştur.
Daha Cumhuriyetin ilân edilmediği, ama net belirtilerinin ışıldamaya başladığı 1923’ün ilk aylarında yapılan İzmir İktisat Kongresi, 1924’te Büyük Önder’in talimatlarıyla kurulan İş Bankası, 1930’larda yine O’nun yönlendirmeleriyle vücut bulan Sümerbank, Etibank, Tarım Satış Kooperatifleri, Tarım Kredi Kooperatifleri, İhracatçı Birlikleri ve daha birçokları… İşte bu şekilde yapılan atılımlarla ve yaşanan büyük heyecanla ülkemizde bugüne kadar ilk ve son defa olarak 1930-1947 yılları arasında, bir ülkenin en önemli makro ekonomik verisi olan “ihracatın ithalatı karşılama oranı” sürekli olarak yüzde yüzün üzerinde gerçekleşmiştir. Tek başına sadece bu veri bile çok önemli bir başarı göstergesidir.
Cumhuriyetimizin ilerleyen yıllarında yüksek gümrük vergisi oranlarıyla giderek sert bir şekilde uygulanan ithal ikameci politikalar ve korumacı sistem iç piyasa üretiminde istenilen sonuçları vermemiştir. Nihayet 24 Ocak 1980 Kararları ile izleyen dönemde “İhracata Dayalı Kalkınma Modeli” ile üretim ve ihracat odaklı sistemin temelleri “yeniden” atılmış ve liberal ekonomi dönemine geçilmiştir.
2001 Şubat içsel krizinden sonra ihracatımız, karşılama oranından soyutlayarak ifade etmek gerekirse, bazı dışsal krizler ve buna bağlı küresel talep daralması yaşanan yıllar dışında, sürekli olarak artmıştır.
Hal böyle iken, 2020 başlarında tüm dünyayı saran Corona Virüs pandemisi tüm ülkelerin dış ticaretinde ciddi bir sarsıntıya neden olmuştur. Dünya Bankası, IMF, OECD gibi kurumlar ile uluslararası derecelendirme kuruluşlarının 2020 Nisan öngörülerine göre dünya ortalaması olarak 2020 için % 4 oranında bir küçülme, 2021 için ise yaklaşık % 4 oranında bir büyüme beklenmektedir. Buna paralel olarak ekonomideki geri dönüşün kademeli olacağı de vurgulanmaktadır. Buradaki öngörü de 2021’in 3. çeyreğinde 2019 genel seviyesinin yakalanacağı şeklindedir.
Bu çerçevede Dünya Ticaret Örgütü’nün 2020 Nisan (13 Nisan 2020) açıklamasına bakıldığında iyimser senaryoya göre dünya ticareti % 13, kötümser senaryoya göre % 32 oranında daralacak; buna karşılık 2021 yılında iyimser / kötümser senaryo ortalamasında % 22 büyüyecektir.
Tüm bu anlatılanlardan çıkarılması gereken sonuç şudur: Corona yılını, yani 2020’yi geride bıraktığımızda dünya ticaretinin içinde olanlar “Nerede kalmıştık?” diyecek noktaya gelmiş olacaklardır. İşte tam da bu noktaya, dış ticarette dünyanın ilk 20-30’u yelpazesinde bulunan ülkemizin bugünden itibaren, başta üretim yapan işletmelerimiz olmak üzere, KOBİ’lerimiz, ihracatçılarımız, ithalatçılarımız, bürokratlarımız ve karar alıcılar; tüm aktörlerle her yönüyle donanımlı olarak hazırlanması gerekmektedir.
Evet, bizi çok hareketli bir dönem beklemektedir. Önce 2019 verileri yakalanacak, sonra ileriye doğru devam edilecektir. Bu kesindir. İhracat, konvansiyonel yöntemlerle devam edecekse de, yaşananlardan sonra e-ticaret önemini daha da arttıracaktır. E-ticaretin artacak olması dış ticaret ile ilgili eğitimi daha da ön plana çıkaracaktır. Bu kaçınılmazdır. Zira pazarlama yöntemleri, standartlar, ödeme şekilleri, teslim şekilleri, sigorta, navlun, lojistik, fiyat teklifi hazırlama, proforma fatura düzenleme, sözleşme kurgulama, uyuşmazlık halleri, bunların çözüm yolları ve klasik öğretinin daha birçok alt başlığı e-ticarette de olmazsa olmaz donanımın temel taşları olmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki “E-Ticaret” bir yöntem, dış ticaret öğretisi bu yöntemi aktive eden mekanizmadır.
İhracat güzel ülkemiz için tek çıkış yoludur. Bağımsızlık kadar önemlidir. İşte başlığımızın temelinde yatan asıl anlam ve bu yazımızla vermek istediğimiz ana mesaj da budur. Tabiidir ki bir liberal ekonomik düzen içinde ihracata paralel olarak ithalatın öneminin de göz ardı edilmemesi lâzımdır. Yatırım ise tüm ekonomik faaliyetlerin temeli, deyim yerindeyse anasıdır.
Ülkemiz yukarıda andığımız tüm aktörlerle çok hızlı bir şekilde yeni döneme hazırlanmalıdır. Yeni dönemde doğacak küresel ihtiyaçların karşılanmasında ülkemiz çok önemli bir konumda olacaktır. Bu akıldan çıkarılmamalıdır.
Hizmete başladığı 1995 yılından günümüze kadar tek gayesi dış ticaret uygulamalarını “A’dan - Z’ye” öğretmek ve yetiştirdiği dışticaretçilere meslek yaşamları boyunca fahri danışmanlık vererek ülkeye hizmet adına üzerine düşeni yapma çabası içinde olan Türk Dışticaret Vakfı pandemi süresince ihracatın ve dışticaretçiliğin önemini vurgulamak ve girişimcilerin yanında olmak için eğitimlerine ara vermeden devam etmekte, önümüzde bizi bekleyen onlarca yıllık yeni ve güzel olacağına inandığımız döneme yüzlerce tam donanımlı “yeni nesil dışticaretçi” hazırlamak idealini gerçekleştirmeyi sürdürmektedir.
Sağlıklı günlerde, sağlıklı iş yaşamı dileklerimizle…
Saygılarımızla.
TÜRK DIŞTİCARET VAKFI
14 Mayıs 2020 - Corona Virüs Günleri